Google Adsense

Çok Yönlü | David Epstein

Yayımlandığı günden bu yana çok satanlar listelerinden inmeyen Çok Yönlü’de David Epstein profesyonel atletlerden Nobel Ödülü sahiplerine kadar onlarca başarılı insanın yaşamlarını inceleyerek, erken uzmanlaşmanın kural değil istisna olduğunu kanıtlıyor. Küçük yaşta sazı eline almaktansa farklı konularla ilgilenerek yolunu geç bulanlar daha yaratıcı oluyor ve tek alanda uzmanlaşmış kişilerin göremedikleri bağlantıları daha kolay kuruyor.

Pek çok uzman, bir beceri geliştirmek, bir enstrüman çalmak veya kendi alanına liderlik etmek isteyen herkesin erken başlamasını, yoğun bir şekilde odaklanmasını ve mümkün olduğunca çok saat odaklanmış pratik yapmasını savunuyor. Hatalarla uğraşırsanız veya gecikirseniz, avantajlı bir başlangıç ​​yapan insanları asla yakalayamayacağınız düşünülür. Ancak, profesyonel sporculardan Nobel ödüllülere kadar dünyanın en iyi performans gösterenleri üzerine yapılan araştırmalara daha yakından bakıldığında, erken uzmanlaşmanın kural değil istisna olduğu ortaya çıkıyor.


Tuz'un Hikayesi | Salary | Salario

İngilizce’de ‘ücret’ anlamına gelen salary ile İtalyanca, İspanyolca ve Portekizce dillerindeki salario sözcüğünün ‘tuz’ anlamına gelmesinin hikayesini biliyor muydunuz? Bu konuda Dursun Ali Yaz’ın Antik Çağdan Geleceğe Para kitabından öğrendiklerimi içeren bir özet hazırladım.


Boşa Gitmesin | Orhan Erdem

2020 yılı Kasım ayında Finansal Okuryazarlık ve Erişim Derneği (FODER) Kitap Kulübü üyeleri olarak Orhan Erdem tarafından kaleme alınan Boşa Gitmesin kitabını okuduk, dinledik ve 24 Kasım akşamı dijital toplantımızda değerlendirdik. Güzel bir derlememe olarak değerlendirebileceğimiz kitaptan davranşsal finans açısından önemli edinimlerim oldu.

Orhan Erdem, ekonomiyi anlamak için insanı keşfetmenin, insanı keşfetmek için de insan psikolojisini öğrenmenin gerektiğini belirttiği “Boşa Gitmesin” adlı kitabının önsözünde ekonomi ve insanla ilgili soruları ve olası cevapları kitabında yazdığını ve derdinin tomurcuk olduğun belirtiyor. Bir başka deyişle, kağıda döktüklerinin birilerinin zihninde tomurcuk olması, filizlenmesi ve bir fikre dönüşmesini ümit ettiğini belirtiyor. Ben de bu düşünceden hareketle kitabı Storytel üzerinden dinleyip kendi finansal kararlarımı da değerlendirerek finansal davranışlarımı anlamaya çalıştım.

Bir Roket Bilimcisi Gibi Düşün | Ozan Varol

Pennsylvania Üniversitesi’ne bağlı Wharton Okulu’nda dersler veren Amerikalı psikolog ve yazar Prof. Adam Grant’e göre okumayan liderler öğrenmeye zaman ayırmıyor. Grant, “Okumak için zamanı olmayan lider öğrenmeye vakti ayırmayan liderdir. Öğrenmek bir lider için vazgeçilmez en önemli unsur olmalıdır, bu nedenle hep daha çok okumalıyız” diyor. Adam Grant “problem çözme”, “ilişkiler”, “iş ve yaşam”, “kimlik” ve “mutluluk” ana temalarıyla liderleri etkilemek için 20 kitap seçmiş. Bunlardan biri de Ozan Varol’un “Bir Roket Bilimcisi Gibi Düşün” (Think Like a Rocket Scientist) kitabı.

Ozan Varol’u kitabını okumadan önce açıkçası kendisini tanımıyordum. Kitabın 2020 yılında okunması gereken global iş kitapları listesinde olmasına rağmen yazarın adını duymamış olmam ben de bir merak uyandırdı. Websitesinden kendisi hakkında detaylı bilgileri alıp Amazon’da kitabı hakkındaki olumlu yorumları okuyunca vakit kaybetmeden kitabını altını çize çize okumaya başladım.


Kitapla ilgili tanıtım metninde günümüzde roket bilimcisi gibi düşünmenin bir zorunluluk olduğundan bahsedilerek hepimizin hayatımızda karmaşık ve alışılmadık sorunlarla karşılaştığı, bu sorunları - açık yönergeler olmadan ve saat tıklamasıyla - çözebilenlerin olağanüstü bir avantajın keyfini çıkardıkları ifade edilmiş. Bir Roket Bilimcisi Gibi Düşün kitabı, kendi ay fotoğrafınızı çekmeniz için size ilham verecek fikirler ve örnekler içeriyor.

Örneklerle Kolay Ekonomi | Mahfi Eğilmez

Finansal Okuryazarlık ve Erişim Derneği (FODER) Kitap Kulubü’nün ilk toplantısını 2020 yılı Eylül ayında gerçekleştirdik. Bu toplantımızda Davranışsal Ekonomi Profesörü Dan Ariely’nin Akıldışı Ama Öngörülebilir kitabını Yönetim Kurulu Başkanımız Attila Köksal moderatörlüğünde tartıştık.

Kitap kulübünde konuştuklarımızı, tartıştıklarımızı yaşamlarımıza dahil etmeyi ve ortaklaşa kazanılan bilgi ile gelişmeyi hedeflediğimiz kulüp etkinliğimize Ekim ayında Mahfi Eğilmez tarafından kaleme alınan Örneklerle Kolay Ekonomi kitabı ile devam ettik.


Mahfi üstadı herkesin anlayabileceği dilden ekonomiyi ve ekonomik gelişmeleri anlatması ve yorumlaması ile tanıyoruz. Sürekli güncel tuttuğu blog’u ve ekonomik verileri kısa kısa analiz ettiği twitter hesabı ile hepimizin finansal dünyasında ufuklar açan Mahfi üstadın kitabını inceleyecek olmamız beni çok mutlu etti ve kitabı edinip hızlıca okumaya başladım.

Haruki Murakami | Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında

“İnsanın, kaderi ve maddi dünya arasındaki gelgitlerini anlatan ve okuru kıskıvrak yakalayan bir eser. Akıllardan çıkmayacak.” The Newyork Observer, Haruki Murakami’nın kitabı için bu tanımlamayı yapmış. Ben de bir vapur yolculuğunda başladığım bu kitabı büyük bir heyecanla okudum. Belki beklediğim, tahmin ettiğim sonu bulamadım ama bence okuyucu ters köşeye düşüren bu becerisi Murakami’yi en sevdiğim yazarlardan biri yapıyor. Kesinlikle tavsiye edeceğim bu kitaptan vurgulamak istediklerim ise şöyle:

“Belli bir süre geçtikten sonra, işler sertleşiyor. Kovanın içindeki çimento gibi. Ve artık geri dönemeyiz. Demek istediğin, senin içinde büyüdüğün çimento artık sertleşti, bu nedenle şu anki sen, başka biri olamazsın.”

İnsan, sadece var olarak diğer bir insanda dönüşü olmayan yaralar açabiliyordu.

Manzaradaki ufak bir değişiklik zamanın ve duyguların akışında güçlü geçişler yaratabilir.

Saatin kolları sadece bir yöne doğru gider.

Başarılı olmak için şansa ve zekâya ihtiyaç vardır. Bunlar temel kurallar. Ama yetmez. Sermaye lazım. Yeterli sermaye yoksa elin kolun bağlanır. Ama her şeyin ötesinde, ustalık gerek. Ustalık yoksa diğer bütün şeylerle hiçbir yere varamazsın.

Erkekler sadece yaşayarak öğrenir.

Fotoğraflara bakarak hiçbir şey söyleyemezsin. Onlar sadece birer gölge.


Stefan Zweig | Satranç

Barış Özcan'ın videosunda önermesinin ardından şimdiye kadar pek çok kez kitapçıda gözüme takılsa da almayı düşünmediğim Stefan Zweig'in Satranç adlı kitabını içinde bulunduğumuz şu Korona günlerinde okumaya başladım. Sadece kısa olmasıyla alakası olmayan bir şekilde akıcı bir dil ve merak uyandıran bir hikaye ile bir çırpıda bitirdim. Kitaptan geriye bakın neler kaldı...

Rastlantı sonucu eline geçidiği bir kitapla satrancın inceliklerini öğrenerek bu oyunu bir tutkuya dönüştüren ve giderek bu tutkusu yüzünden beyin hummasına yakalanan Dr. B.'nin öyküsüdür görünüşte Satranç. Ama derinlerde bir veda mektubudur aslında. Stefan Zweig'ın Brezilya'da sürgündeyken yazdığı ve Şubat 1942'deki intiharından birkaç ay önce tamamladığı Satranç, Avrupa kültürünün nasyonal sosyalist tehlike altında yok oluşuna işaret eder. Avrupa kültürüne elveda derken yaşama da veda etmeyi seçen Zweig'ın son yapıtı Satranç, gerilimli kurgusu ve kahramanın ruhsal gelgitlerinin işlendiği dokusuyla, kısa ama her bakımdan etkileyici olağanüstü bir uzun öyküdür.

Haruki Murakami | Yaban Koyununun İzinde

Japonya hakkında tüm bildiklerinizi unutun… Haruki Murakami'nin yarattığı, insanların tek bir kimono görmeden, meslekleri için ter döktükleri, aşırı içtikleri ve dağılmış evliliklerin girdabında sürüklendikleri dünyaya girin. Bu değişik, unutulmaz öykünün yirmili yaşlardaki kahramanı, çok ünlü bir detektifin küçük erkek kardeşi ya da en azından Japon kuzeni olabilir pekâlâ. Kadınlarla ilişkileri ve kadın kulağına duyduğu aşırı ilgi yüzünden başının derde girmesi yetmiyor, bir de sırtında krem rengi bir yıldızı olan esrarengiz koyunun peşine düşmek zorunda kalıyor. Tokyo'nun kent kargaşasından bir sağ kanat politikacısının geniş malikânesine, oradan da uzak Hokkaido Adası'nın buz gibi ıssızlığına sürükleyen bu kitap, Japonya'nın önde gelen romancısından unutulmaz, büyüleyici, heyecan dolu ve gizemli bir öykü. “Rüyaların, sanrıların ve inanılmaz bir hayal gücünün, eldeki somut ipuçlarından çok daha önce geldiği, postmodern bir detektif öyküsü.” Publisher Weekly

Corona virüsü günlerinde herkes çokça okurken ben de okudum… Tabi ki sevdiğim yazarlardan Murakami ile bu dönemi değerlendirdim. Bakalım kitabı okurken neleri vurgulamışım…

Bertrand Russell | Mutlu Olma Sanatı

Bazı kitapları okurken bilge biriyle sohbet ediyor, ondan hayata dair çok önemli tecrübelr dinliyor gibi hissediyorum. Bertrand Russell'ın Mutlu Olma Sanatı adlı kitabı da bu şekilde bir sohbetin içindeymişim gibi akıp giden ve bu esnada güzel de bir tad bırakan bir kitap olarak geride kaldı. Kitap hakkında genel bilgi ve kitaptan öne çıkanlar, vurgulananlar aşağıdaki gibi:


Haruki Murakami | Koşmasaydım Yazamazdım

Bu blogu sık takip edenler ya da goodreads'te okuduklarımı inceleyenler bilirler ki Murakami'yi çok severek okuyorum. Geçtiğimiz günlerde de hızlıca Murakami'nin Koşmasaydım Yazamazdım adlı kitabını okudum. Kitap hakkında genel bilgiyi ve bu kitaptan vurgulamak istediklerimi aşağıda paylaşıyorum.


Jack London | Martin Eden

Martin Eden, Jack London'ın başyapıtı sayabileceğimiz ve büyük oranda otobiyografik izler taşıyan unutulmaz romanlarından biridir. Keskin sınıfsal bilinci, güçlü kalemi ve devrimci sanatıyla Jack London, burjuva gerçekliği karşısında sınıf atlamak isteyen genç bir yazarın düştüğü trajik durumu ustalıkla ve tüm çıplaklığıyla resmeder Martin Eden'de. Büyük çabalarla ulaşılan hedefin, yani burjuva yaşamının, anlamsızlığı, sahteliği ve hiçliği karşısında, Martin Eden, kendisini beyaz bir heykel gibi batacağı dipsiz derinliklere bırakır. Büyük anlatıcılar kuşağının son üyelerinden biridir Jack London, 1916 yılında öldüğünde, zamanının ve tüm zamanların en büyük yazarları arasında çoktan yerini almıştı.