Corona virüsü günlerinde herkes çokça okurken ben de okudum… Tabi ki sevdiğim yazarlardan Murakami ile bu dönemi değerlendirdim. Bakalım kitabı okurken neleri vurgulamışım…
- Sende bir şeyler var. Diyelim, bir kum saati: kum bitmek üzere. Senin gibi birinin, saati tersyüz edeceğine her zaman güvenilir işte...
- Uzun, çıkmaz bir sokakta öyle huzurla yürüyegelmiştik ki. Bu da sonumuz olmuştu.
- Eğer istersek, varsayımlar alanında dilediğimiz gibi at koşturabiliriz. Başıboş bir ilkbahar rüzgârının savurduğu kanatlı bir tohum gibi köksüz.
- Öte yandan da, aynı zamanda, rastlantı diye bir şeyin varlığını yadsıyabilir, bilmezden gelebiliriz. Olan olmuştur, olacak olan da besbelli olacaktır, işte böyle, sürüp gidebilir. Başka bir deyimle, arkamızdaki "her şey" ile önümüzdeki "sıfır" arasında sıkıştırılmış olduğumuzdan, bizimkisi, içinde ne rastlantıya ne olanağa yer verilen, geçici bir varoluştur.
- Zaman gerçekten de tek ve arkası gelmeyen büyük bir kumaş parçası, değil mi?
- Huy belki ama basitlik değişmez. Bir Rus yazarın belirttiği gibi.
- “Herkesin yitirmek istemediği bir şeyi vardır" diye söze başladı adam.
- İnsanların ister istemez istekleriyle gururları arasında bir orta noktaları vardır.
- Zaman bir yere gitmez. Sadece birikir.
- Benim hakkında bildiğini sandığın şeylerin çoğu anılardan öteye gidemez.
- Onsuz yalnızlık duyuyordum, ama yalnızlık duyabilmem bile bana bir avuntu gibi geliyordu. Yalnızlık o denli de kötü bir duygu değildi. Küçük kuşlar uçup gittikten sonra ak meşenin sessizliği gibi bir şey.
- Düşüncelerime son verdirdim ve bıraktım zaman akıp gitsin. Bıraktım zaman beni alıp götürsün. Yeni bir karanlığın yeni şekiller çizdiği bir yere.
- Zamanı gelince hepimiz gitmek zorundayız.
- Bir insan koyunlaşınca bir süre için zihni de bulanır ve kabuğuna çekilir.