Finansal Okuryazarlık ve
Erişim Derneği (FODER) Kitap Kulubü’nün ilk toplantısını 2020 yılı Eylül ayında
gerçekleştirdik. Bu toplantımızda Davranışsal Ekonomi Profesörü Dan
Ariely’nin Akıldışı Ama Öngörülebilir kitabını
Yönetim Kurulu Başkanımız Attila Köksal moderatörlüğünde tartıştık.
Kitap kulübünde
konuştuklarımızı, tartıştıklarımızı yaşamlarımıza dahil etmeyi ve ortaklaşa
kazanılan bilgi ile gelişmeyi hedeflediğimiz kulüp etkinliğimize Ekim ayında
Mahfi Eğilmez tarafından kaleme alınan Örneklerle Kolay
Ekonomi kitabı ile devam ettik.
Mahfi üstadı herkesin anlayabileceği dilden ekonomiyi ve ekonomik gelişmeleri anlatması ve yorumlaması ile tanıyoruz. Sürekli güncel tuttuğu blog’u ve ekonomik verileri kısa kısa analiz ettiği twitter hesabı ile hepimizin finansal dünyasında ufuklar açan Mahfi üstadın kitabını inceleyecek olmamız beni çok mutlu etti ve kitabı edinip hızlıca okumaya başladım.
Öncelikle şunu belirtmeliyim, pek çok kişi bana SMMM ve KGK Bağımsız Denetim Sınavlarında ekonomi sorularına nasıl hazırlanmaları gerektiğini soruyor. Mahfi Eğilmez’in kitabı bu konuda tam bir biçilmiş kaftan. Sınavlara hazırlanan adaylar bu kitabı okursa eminim ki sadece genel bakış açısı kazanmakla kalmazlar aynı zamanda sınavda çıkacak olan pek çok sorunun cevabına da hakim olurlar.
Kitap özellikle üniversitede ekonomi
derslerinde öğrendiklerimizi yeniden tazelememiz ya da bu dersleri almayanlar ve
bu konularda temel düzeyde bilgi sahibi olmak isteyenler için kaynak niteliğinde
hazırlanmış.
Kitaptan altını çizdiğim
satırları aşağıda paylaşırken sizleri de bu konularda düşünmeye davet ediyorum.
Özellikle aşağıda da paylaştığım bir ifade var ki, içinden geçtiğimiz şu
pandemi sürecinde haklılığı tekrar ortaya çıktı: “… üretimi fazlaca abartmamak gerekir. Çünkü
tüketim talebi olmadan bir şeyi üretirseniz satamazsınız, elinizde kalır.”
Aynen bugün değişen öncelikler ve yaşanan ekonomik zorluklarla insanların
tüketim alışkanlıklarının değişmesi üretimin tüketim karşısında çaresiz
kalabileceğinin bir göstergesi niteliğinde. Ayrıca Mahfi Hoca kitabını hazırlarken o kadar güzel alıntılar paylaşmış ki, bu
da kitabın ne kadar özenle hazırlandığının bir göstergesi. Umarım faydanıza
olur ve hoşunuza gider.
Mahfi Eğilmez – Örneklerle Kolay Ekonomi
İnsanların ihtiyaçları sınırsızdır, buna karşılık
imkânları sınırlıdır. Ekonomi, bu sınırsız ihtiyaçlarla sınırlı imkânları
uyarlama işidir.
Tüketim olmazsa üretim, tasarruf olmazsa yatırım olmaz.
Yatırım olmayınca üretim artmaz, üretim artmayınca
ekonomik büyüme olmaz.
Ekonomide ilk ders kıtlıktır. Buna göre, insan
ihtiyaçlarını karşılamakta kullanılan her şey kıttır. Siyasetteki ilk ders ise,
ekonomideki ilk dersin dikkate alınmamasıdır. - Thomas Sowell
Markette satılan tavuk döner paketini hazırlayanların
yaptığı üretim faaliyeti iki aşamalıdır. Burada hem mal üretimi hem de hizmet
üretimi söz konusudur. Tavuğun beslenmesi, yetiştirilmesi ağırlıklı olarak mal
üretimidir. Onun kesilmesi, döner haline getirilip paketlenmesi ve market
rafına kadar getirilmesi ise hizmet üretimidir. Bu tavuk döneri satın alıp
yiyen insanın yaptığı faaliyet de tüketimdir. Aynı mal üretim açısından hem mal
hem de hizmet üretimi olarak sınıflandırılırken, tüketim açısından dayanıksız
mal tüketimi olarak değerlendirilir. Burada akla gelen soru şudur? Tavuk döneri
tüketiciye sunma aşamasına kadar getiren kişi mi mutludur yoksa tüketen kişi
mi? Bu soruya doğru yanıt verebilmek için tavuk döneri üreten kişinin bu
üretimi sonucunda elde ettiği parayla ne yapacağının yanıtım bulmamız gerekir.
Tasarruf ilerideki tüketim için para biriktirmek
demektir. Yani aslında üreticinin de nihai amacı tüketimdir. O halde asıl olan
tüketimdir. Asıl olan tüketim olsa da üretim, insanın sonradan edindiği bir
ekonomik eylem olarak insan yaşamında en az tüketim kadar yer kazanmıştır.
Çalışırken herkes emekli olmak, yani üretmeden tüketmek ister. Ama emekli
olduktan bir süre sonra kazın ayağının öyle olmadığını anlar. İnsan, bir şeyler
ürettiği ve çevresine katkı yaptığında daha mutlu olur. Hiç kuşkusuz burada
sözünü ettiğimiz kuraldır. Bunun mutlaka istisnaları da vardır. Bununla
birlikte üretimi fazlaca abartmamak gerekir. Çünkü tüketim talebi olmadan bir
şeyi üretirseniz satamazsınız, elinizde kalır.
Tasarruf, gelirin tüketimden artakalan bölümüne verilen
addır.
Halk arasında gayrimenkule, altına yatırılan para
tasarruf olarak adlandırılsa da ekonomi bilimi açısından tasarruf, başkalarının
kullanımına hazır tutulan para demektir.
Bankadaki mevduat tasarruftur. Bu para, sahibine faiz
geliri kazandırırken ihtiyacı olana da kredi olarak kullandırılır.
Bir ekonomide büyümeyi sağlayan unsurlar tüketim ve tasarruftur.
Tüketim, üretimin yapılmasını sağlar. Yani iç ya da dış tüketim olmadan üretim
yapılmaz. Kimse satamayacağı malı üretmez. Öte yandan üretim yapabilmek için
yatırım yapmak gerekir.
Yatırım, ekonomi biliminde yeni fabrika yapımı, yeni
bina yapımı gibi fiziksel varlıklara paranın yatırılması anlamına gelir. Daha
teknik bir ifadeyle sermaye m alları stoklarına yapılan ilavelerdir. Finans
biliminde ise paranın tahvil, h isse senedi gibi gelir getirici araçlara
yatırılmasına yatırım deniyor. Ekonomi bilimi açısından bunlar portföy yatırımı
olarak adlandırılır.
Tüketim, kısa vadede, yatırım ise orta ve uzun vadede
üretimi artıracak olan eylemlerdir. Yatırım olmadan üretimin artması kapasite
kullanımının artmasıyla sağlanabilir, ancak bunun da bir limiti vardır.
Büyümenin yaratıcısı hükümet değil, çalışan insanlardır.
- William Philip Gramm
Güvenmediğin adama iş verme, iş verdiğin adama güvenme. -
Çin Atasözü
Maliye ya da finans denildiğinde bir devlet, şirket,
aile ya da kişinin gelirleri ve giderleriyle bunlar arasındaki farkın kapatılma
yöntemleri konu ediliyor demektir.
Bütçe bir kişinin, ailenin, kurumun ya da ülkenin
gelirlerini nasıl kullanacağını ve giderlerinin gelirlerinden fazla olması
halinde bunu nasıl karşılayacağını gösteren bir tahmindir.
Türk vergi sistemi asıl olarak harcamalar üzerine
yüklenen vergilerle ayakta duran bir sistem görünümü sergiliyor.
Dolaylı vergilere yüklenmenin vergiye direnci düşürme ve
toplanma kolaylığı gibi üstünlükleri var. Kişi harcamayı yaptığında fiyatın
içinde bulunan KDV ve ÖTV gibi vergileri satıcıya ödüyor. Satıcı, devlet adına
topladığı bu vergileri belirli tarihlerde vergi idaresine yatırıyor. Böylece
devlet bir taşla iki kuş vurmuş oluyor: (1) Vergiyi, satılan malın fiyatının
içine gizleyerek vergiye direnci engelliyor. (2) Malın satıcısını vergi
tahsildarı olarak ücret ödemeksizin istihdam ediyor. Bu işten vergiyi devlet
adına toplayan satıcı da kazançlı çıkıyor. Çünkü satıcı, bu hizmetine karşılık
ücret almamış olsa da satışlardan topladığı vergiyi devlete yatıracağı tarihe
kadar nezdinde tutarak bir çeşit işletme sermayesi olarak kullanma imkânı elde
ediyor. Bütün bu üstünlüklerine karşın dolaylı vergiler gelirin kazanılması
üzerine değil de harcanması üzerine dayandığı için, çok kazananı değil çok
harcayanı vergilendirmek gibi bir adaletsizliğe yol açıyor. Gelir yükseldikçe
harcama azalıp tasarruf arttığı için, düşük gelirlinin harcamasının gelirine
oranı, yüksek gelirlinin harcamasının gelirine oranına göre daha fazla çıkıyor.
Bu da onun nispi olarak daha fazla dolaylı vergi ödem esine neden oluyor.
Özetle dolaylı vergiler nispi olarak düşük gelirliden daha çok vergi alınmasına
yol açtığı için adaletsiz bir sonuç yaratıyor.
Özel haller ve ilişkiler dışında borçlanma karşılığında
kullanılan kaynak için borç verene belirli bir bedel ödenir. Buna faiz deniyor.
Borçlanmanın temel aracı tahvil ya da bonodur. Tahvil
bir yıldan uzun, bono bir yıldan kısa vadeli borçlanma senedine verilen addır.
İktisatçıların ve bankacıların çokça kullandığı
kısaltmalardan biri de DİBS’tir. DİBS, Devlet İç Borçlanma Senetleri deyiminin
baş harflerinden türetilmiş bir kısaltmadır.
Para kötü bir sahip, harika bir köledir. - E T. Barnum
Evrendeki en büyük güç bileşik faizdir. - Albert
Einstein
Bugün kâğıt paraların karşılığı yalnızca devletin
itibarıdır. Buna karşılık sokaktaki insan, eski uygulamadan kalma alışkanlıkla
kâğıt paranın hâlâ bir altın karşılığı olduğunu sanır.
Ülkelerin Merkez Bankaları, tıpkı insanlar gibi kötü
günler için rezerv bulundururlar.
İnsanlar bunu yaptığında adına tasarruf, devletler
yaptığında rezerv denir. Merkez Bankaları iki türlü rezerv varlık bulundururlar:
Yabancı para (döviz) ve altın.
Bir ülkenin cari açığı varsa bu açığın finansmanı için
en iyi yol doğrudan yabancı sermaye ile finansmandır.
Tüccarın ülkesi olmaz. - Thomas Jefferson
Sermayenin getirisi sanılanın aksine kâr değil faizdir. Girişimciliğin
getirisi kârdır.
Parlayan her şey altın değildir. - Alman Atasözü
Bir ülkenin parası yabancı paralara karşı niçin değerlenir ya da değer kaybeder? Bunun en bilinen nedeni o ülkenin ekonomisinin güçlenmesi ya da güç kaybetmesidir. Eğer bir ülkenin ekonomisi güçleniyorsa, o ülkenin dünya pazarlarında ağırlığı artıyorsa ve enflasyon, bütçe açığı, cari açık, borç stoku gibi makro ekonomik göstergeleri sağlam görünüyorsa, o ülkenin parası yabancı paralara karşı değer kazanır. Bu genel değerlendirmeye karşılık her tür malda söz konusu olabilecek spekülasyonların bu konuda da geçerli olabileceğine ve bazen görünümle paralel olmayan gelişmelerin ortaya çıkabileceğine dikkat etmekte yarar vardır.