Yaşamınızın odağına her ne koyarsanız koyun, yaşamın asıl anlamının bu
her neyse onun ustası olabilmek için devamlı ilerlemek olduğuna inanan Dost
Deniz’den bana bakın neler kaldı.
Sahip olduğum tek yaşam şimdi
burada, olduğum yerde yaşanıyor. Yaşamım ben onu değiştirince değişecek!
Değişim ve başarı için tutku ve arzuya sahip olursam gerisini tamamlayıp yola
çıkmam çok daha kolay olur. Kitap okuyarak, seminere giderek, mentörle veya
koçla zevkli ve aydınlatıcı sohbetler yaparak, eylem planları yazarak
değişemem. Ancak öğrendiklerimi uygulamak için eyleme geçersem değişirim.
Değişimim için ne bir finiş çizgisi ne de bir teslim tarihi var. Her gün
gelişimim için atacağım adımlardan mutlu olmayı deneyeceğim. Kim olduğumu
yaptığım eylemler belirler, eylemlerimin sonucu değil.
Aradığım daha yüksek yaşam
kalitesi maalesef rahat ettiğim bölgenin dışında. Yaşadığım kenti seversem, ona
iyi bakmaya, onun içinde gezmeye, o olmaya başlarsam, işte o zaman başka
semtleri de olduğunu fark edeceğim. Dışa dönük olmaya çalışmayı bırakıp
içedönüklüğümün tadını çıkarmaya başladığımda insanlarla daha fazla beraber
olmaktan keyif almaya başladığımı göreceğim. Çünkü tam ve bütün bir insan
olmanın tek yolu, olduğum insanı tam olarak olmaktan geçiyor.
Yaşamın bana dağıttığı elin
üzerinde kontrolüm yok ama o eli nasıl oynayacağım benim kontrolümüzde.
Yaşamımda ne olduğuna ben karar vermiyorum ama yaşamımın nasıl olduğunu ben
belirliyorum.
İyi bir insanım diye başıma kötü
olaylar gelmeyeceğini beklemek, vejeteryanım diye boğaların bana
saldırmayacağını beklemekten farksızdır.
"Seninle daha sonra
ilgilenebilir miyim?" demediğim sürece yaşamımda o anda en üstte olan şey,
başka şeylerle ilgilenmeme izin vermeyecektir.
Kendimi bilme becerim, onu dile
getirebilme becerimle sınırlıdır. Ancak kendime iyi bakarsam yaşam kalitemi
artırmak için gerekli olan enerjiye sahip olurum.
Bana acı çektiren insanları, değiştiremeyeceğim
geçmişi serbest bırakıyorum, gitsinler diye... Gitmekte olduğum gelecekte
onlara ihtiyacım olmayacak.
Gölgede kalan, henüz fark
etmediğim veya kabullenmek istemediğim, karşılaşmaktan korktuğum şeylerden
korkmamalıyım. İçimde olan hiçbir şeyle karşılaştığımda incinmem.
Artık neyin eksik olduğuna değil
de neyin var olduğuna odaklanacağım. Bana sunulan lütufların, yaşamımdaki güzel
şeylerin farkına varacağım. Sahip olduğum şeylere ve olduğum insana
şükredeceğim. Neye sahip olduğunu bilen insan, onları kullanarak, bunu
bilmeyense yokluk içinde yaşar.
İnsanın ayağı dağlara takılmaz,
ayağımızı kaydıran küçük taşlardır.
Karşımdaki benden farklı
düşünüyorsa ona karşı merakla yaklaşıp "Bana böyle düşünmenin nedenlerini
anlatır mısın?", "Daha başka?" ve "Bu sonuca nasıl
vardığını merak ediyorum?" diyeceğim.
Yapmam gereken önce kendimi
saymak. Yüzde yüz vermek kendimi o an yaptığım işe, beraber olduğum kimselere,
kişisel gelişimime ve ilerlememe, hedeflerime, yaratmak istediğim yaşama. Artık
yaşamın bana istediklerimi, hak ettiklerimi vermediğinden yakınmayı ve şikayet
etmeyi bırakıp kendimi yüzde yüz yaşamaya adayacağım.
Karşılığında bir şey
aldığım için değil, sadece keyfi için değer katacağım her yaptığıma. Ve, tam
adanmışlık yoksa eğer, yüzde 99 adanmışlıkla yüzde 1 adanmışlık aynı şeydir.
Herhangi birini istediği şeyin
peşinden götürecek olan, sihirli bir formül değildir. Beni ilerletecek olan, ne
olursa olsun, neyle karşılaşırsa karşılaşılsın, istenilen şeye doğru tutarlı ve
sürekli olarak ilerlemek ve hareket etmektir. Aslında, bu hedefe odaklanmak ve
ilerlemek ile vazgeçmeye yol açan iç diyalog arasındaki çok basit bir süreçtir.
Ve gerçekte, muharebe budur. Eğer bir savaş sürüyorsa, savaş aslında benim
içimdedir ve bu savaş benim her gün yüzleşmek zorunda olduğum bir savaştır.
Yaşamda nereye gidersem gideyim,
santim santim gideceğim. Maalesef yaşamda kestirmeler yok. Korkmayı bırakıp
bedelini hesaplayıp, imkanlarımızı hazırlayıp çıkalım yola. Evren sadece
hareketi alkışlar, düşünceyi değil.
Şu ana kadar yaptıklarını
yaparsan, şu ana kadar elde ettiklerine ulaşacaksın. Eğer farklı bir şey
istiyorsan, farklı bir şey yap. Eğer işe yaramıyorsa, değiştir. Bırak yol seni
götürsün.
İstenilen sonuçları, hatta
mucizeleri yaratmanın birinci parçası ve her şeyin başı NİYET. Yaşamın
oluşmasını sağlayan şeydir niyet. Eğer niyetlenmezsem beni kimse yataktan
kaldıramaz. Formülümüzün ikinci bacağı İNANÇ. Eğer bir şeyi başaracağıma
inanmazsam, hiçbir şekilde başarılı olmamın imkanı yoktur. Henry Ford’un da
dediği gibi, “Yapabileceğinizi ya da yapamayacağınızı düşünüyorsanız, büyük
ihtimalle haklısınız.” İnançlar yaşamın ve benim motorlarımdır. Niyet ve
inancımın yanına istekliliğim yani sebat ve azmimi koyarak çıkacağım yolda
karşılaşmanın kaçınılmaz olduğu küçük büyük aksiliklerden dolayı geri adım
atmayacağım. Kesinlikle çalışan bir formül:
Niyet + İnanç + Sebat = Mucize
Niyet + İnanç + Sebat = Mucize
Başarılı olmanın tek yolu hata
yapmaktır.
Yaşamda ya ilerliyorsunuz ya da
ilerlemiyorsunuz.
Goethe demiş ki, “Ne
yapabilirseniz veya yapabileceğinizi hayal ediyorsanız, başlayın. Cesaret,
içinde dehayı, gücü ve sihri barındırır.”
Eğer bir kere, bir yerde, bir durumda
yapabildiysem, her istediğim zaman yapabilirim. Ve biz, her istediğimiz zaman,
her istediğimiz şey olabildiğimizi gördüğümüzde işte o zaman gerçekten kendimiz
olmanın ne demek olduğunu anlamaya başlarız.
Bütün bilgelik öğretileri, bütün
yaşam ustaları, bütün dinler, bütün diller ortak olarak aynı şeyleri buyurur
insan oğluna: Kendini Bil. Kendini Gerçekleştir. Kendin Ol!
John A. Shedd, “Limandaki bir
gemi güvendedir, ama geminin yapılış amacı bu değildir.” diyor. Biz insanlar,
vasatı mükemmel yapmaya programlanmış durumdayız. Bir yandan potansiyelimizi
kullanamamaktan, işimizin, yaşamımızın, evrenin bize olabileceğimizin en
iyisini olmamız için fırsatlar vermediğinden yakınıyoruz, bir yandan da rahat
ettiğimiz vasatlık alanını terk etmeye ödümüz patlıyor.
Yaşamda benim için nelerin
mümkün olduğunu, potansiyelimin neleri içerdiğini, sınırlarımın ne kadar geniş
olduğunu oturduğum yerde bulamayacağım. Yaşam sadece yaşayarak anlaşılabilecek
bir şeydir.
Yaşam kalitemi yükseltmek için
kendime “Hiçbir şekilde yakınmam, çünkü yakınmama neden olacak şeyleri yaşamıma
sokmam. Eğer soktuysam da bunun sorumluluğunu üstlenirim.” gibi yeni bir
standart tanımladım. Yaşam kalitemi arttırmak demek, yaşamıma tam bir kalite
yönetimi anlayışı ile yaklaşmak demektir.
Herkesin iyi olmaya çalıştığı,
iyi olmazsa sanki eksik ve yetersiz görüldüğü birtakım becerileri kendime
yakıştırmak çabamdan vazgeçmem gerek. Bu zaten üstümde eğreti duran ve emtia
haline gelmiş becerilerimden oluşan bir “güçlü yanlar” portföyünden vazgeçmektir.
Çünkü emtia haline gelen şeylerin, standardize olmuş malların piyasa değerleri
düşer!
Ustaca yaşam budur:
Davranışlarına dışsal bir dayanak aramadan, herhangi bir referans noktasına
ihtiyaç duymadan, içsel bir bilişle bildiklerinin dışındaki hiçbir sisteme ve
kurallar manzumesine uymaya çalışmadan, sadece senin için ve senin vicdanına
göre en doğrusu o olduğu için, sadece öyle bütün ve tam hissettiğin için
“doğruyu” hissetmek, düşünmek, söylemek ve yapmak.
Ustalık, bir paye, bir seviye,
bir unvan, bir yer değil, bir yolculuğun adıdır. Yolumuz açık olsun.
Kitapta beğenimi kazanan özlü
sözlerde bir hayli çoktu. Onlardan en çok hoşuma gidenleri not aldım. Belki bir
gün bir yerlerde kullanmak pek şık olur:
- Yapabileceğime inandığımda, başlangıçta buna gücüm olmasa bile bu gücü elde ederim. Mahatma Gandhi
- Memnuniyetsizliğinizi boşa harcamayın, yakıt olarak kullanın. Thomas Rutledge
- Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyen insan yeni okyanuslar keşfedemez. Andre Gide
- Maşrapamız küçükse, deryayı suçlamaya hakkımız olmaz. Mevlana
- Büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen bir kaç adım geriye gitmek zorundadır. Bugün yarına dünle beslenerek yol alır. Bertolt Brecht
- Kışın en soğuk zamanında, ben en sonunda, içimde yenemeyeceğim bir yaz olduğunu anladım. A.Camus
- Büyük işler başarmak için üstün yetenekli olmak gerekmez, insanüstü değil ama kendi içinizde olanlarla birlikte olmak gerekir. Montesquieu
- Var olma ihtimali, insanın ilişki kurabilme kapasitesinde yatar. Medar Boss
- Yarın bambaşka biri olacağım diyorsan neden bugünden başlamıyorsun? Epictetus