Barış Özcan'ın videosunda önermesinin ardından şimdiye kadar pek çok kez kitapçıda gözüme takılsa da almayı düşünmediğim Stefan Zweig'in Satranç adlı kitabını içinde bulunduğumuz şu Korona günlerinde okumaya başladım. Sadece kısa olmasıyla alakası olmayan bir şekilde akıcı bir dil ve merak uyandıran bir hikaye ile bir çırpıda bitirdim. Kitaptan geriye bakın neler kaldı...
Rastlantı sonucu eline
geçidiği bir kitapla satrancın inceliklerini öğrenerek bu oyunu bir tutkuya
dönüştüren ve giderek bu tutkusu yüzünden beyin hummasına yakalanan Dr. B.'nin
öyküsüdür görünüşte Satranç. Ama derinlerde bir veda mektubudur aslında. Stefan
Zweig'ın Brezilya'da sürgündeyken yazdığı ve Şubat 1942'deki intiharından
birkaç ay önce tamamladığı Satranç, Avrupa kültürünün nasyonal sosyalist
tehlike altında yok oluşuna işaret eder. Avrupa kültürüne elveda derken yaşama
da veda etmeyi seçen Zweig'ın son yapıtı Satranç, gerilimli kurgusu ve
kahramanın ruhsal gelgitlerinin işlendiği dokusuyla, kısa ama her bakımdan
etkileyici olağanüstü bir uzun öyküdür.
Böylece aklı tek bir şeye
çalışan bu özel örneği, Rio’ya kadarki on iki günlük yolculuk boyunca daha
yakından inceleme amacımı gizlemedim.
Gerçi kendi
deneyimlerimden “kralların oyunu”nun gizemli çekiciliğini biliyordum;
insanoğlunun düşünüp bulduğu oyunlar arasında, rastlantının her türlü
despotluğuna karşı koyan ve zafer kupalarını yalnızca akla ya da daha çok
tinsel yeteneğin belirli bir biçimine veren tek oyun. Ama satranca oyun demekle,
haksız bir kısıtlama yapmış olmuyor mu insan? Satranç aynı zamanda bir bilim,
bir sanat değil mi?
Her çocuk onun temel
kurallarını öğrenebilir, her acemi onda şansını dener, ama yine de bu değişmez
dar karenin içinde özel ustalar yaratır satranç, öteki insanların hiçbiriyle
karşılaştırılamaz bunlar, yalnızca satranca yönelik bir yeteneği olan insanlar;
görüş, sabır ve tekniğin tıpkı matematikçiler, şairler ve müzisyenlerdeki gibi
belirli bir oranda, ama farklı katman ve bağlamlarda etkin olduğu özgül dâhiler.
Dişim ağrısaydı ve
gemide tesadüfen bir diş doktoru olsaydı, dişimi bedavaya çekmesini
isteyemezdim ya. Adam ücretini yüksek tutmakta çok haklı; her meslekte gerçek
profesyoneller aynı zamanda en iyi işadamlarıdır.
Bize hiçbir şey
yapmadılar, bizi tümüyle hiçliğin içine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi
yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz.
Satrancın çekiciliği
temelde bir tek şeyden kaynaklanır: stratejisinin farklı beyinlerde farklı
biçimlerde gelişmesinden.
Satrançta kendine karşı
oynamak, kendi gölgenin üstünden atlamak gibi bir çelişkidir
Czentovic ilk hamleyi
yapmadan önce uzun süre duraksadı, ben de bilerek bu kadar uzun süre
duraksadığı duygusuna kapıldım. Belli ki bu eğitimli taktik oyuncusu, yavaş
oynayarak rakibini yoracağını ve sinirlendireceğini çoktan öğrenmişti.