Google Adsense

Bertrand Russell | Mutlu Olma Sanatı

Bazı kitapları okurken bilge biriyle sohbet ediyor, ondan hayata dair çok önemli tecrübelr dinliyor gibi hissediyorum. Bertrand Russell'ın Mutlu Olma Sanatı adlı kitabı da bu şekilde bir sohbetin içindeymişim gibi akıp giden ve bu esnada güzel de bir tad bırakan bir kitap olarak geride kaldı. Kitap hakkında genel bilgi ve kitaptan öne çıkanlar, vurgulananlar aşağıdaki gibi:


Mutlu Olma Sanatı Bertrand Russell'ın iyi bir yaşam sürmek isteyenlere sunduğu bir reçetedir. Kişisel Gelişim kitaplarının vermeyi vaat ettiği ama veremediği mutluluk sırlarını açıklar. Russell'a göre mutluluk birtakım insanların bizim elimizden alabileceği temel insan haklarından biri değildir. Kişi mutluluğa başkalarını suçlayarak değil, belirlediği hedeflere erişmek için mücadele ederek ve bu mücadele sırasında eğlenerek ulaşır. Üstelik kişi bu mücadeleyi iç dünyasına değil, sosyal yaşamına dönerek vermelidir. Deyim yerindeyse, Mutlu Olma Sanatı, kişisel gelişim vaat eden bir popüler felsefe kitabıdır.

Herhangi bir işte ciddi bir başarı, o işin malzemesine karşı duyulan gerçek ilgiye bağlıdır.

Yaşamak için mücadele diyenlerin gerçekte belirtmek istedikleri, başarı için mücadeledir. Bu mücadeleyi yapanların korktukları şey ise, sabah kahvaltısını bulamamak değil, servetlerini artıramama olasılığıdır.

Çok dikkate değer olan nokta, insanların kurtulamayacakları bir mekanizmanın dişlileri arasına sıkışmış olmadıkları, ama kendilerini daha yüksek bir basamağa çıkarmayan bir tezgâh başında durduklarını pek az kavrar görünmeleridir.

Bütün büyük kitaplarda sıkıcı bölümler ve bütün büyük yaşamlarda ilgi çekici olmayan dönemler vardır.

Çocukluk eğlenceleri, çocuğun çaba harcayarak çevresinden çıkaracağı yaratıcı eğlenceler olmalıdır.

Sanayi toplumunda yorgunluk psikolojisi üzerine önemli araştırmalar yapılmıştır ve kanıtlanmıştır ki, yeterince uzun bir süre aynı bedensel hareketi ya da beyinsel çalışmayı yaptığımızda çabuk yoruluruz.

Ben doktor olsaydım, işini önemli gören her hastama, bir süre dinlenmesini öğütlerdim. İşten ileri geliyormuş gibi görünen sinir bozuklukları, karşılaştığım her olayda, hastanın çalışma yolu ile kurtulmayı denediği bazı duygusal tedirginliklerin ürünüdür. Böyle bir kimse, işini bırakmaktan çok korkar, çünkü o zaman sorunlarını düşünmeye başlayacaktır. Sorun, iflas korkusu da olabilir ki, bu durumda kişinin işi ile tedirginliği arasında doğrudan doğruya bir bağlantı vardır, ama bu durumda bile endişe onu öylesine uzun bir zaman çalışmaya zorlayabilir ki, doğru mantık yürütemez hale gelir ve daha az çalışıp çare düşünmek yerine durmadan çalıştığı için iflasını çabuklaştırmış olur. Her olayda sinir bozukluğunun nedeni iş değil, duygusal tedirginliktir.

Halk kendi düşüncesine aykırı davrananlardan çok, kendisinden korkanlara zorbalık yapar. Köpekler nasıl ki kendilerinden korkanlara daha çok havlar ve saldırırlarsa, insan sürüsü de onlar gibi davranır. Onlardan korkar ve korktuğunuzu belli ederseniz, onlara iyi bir av olursunuz; oysa umursamazsanız, güçlerinden kuşku duymaya başlar ve size sataşmaktan vazgeçerler.

Çalışma zevki, belirli bir ustalığa ulaşmış ve alkış beklemeyen, ustalığını işe uygulamaktan gönül hoşluğu sağlayabilen bütün insanlara açıktır.

Başkalarına kötülüğü dokunmayan her eğlence değerlidir.

Görev duygusu, iş için yararlıdır, ama dostluk, arkadaşlık ilişkilerinde kırıcı olur. İnsanlar, katlanılmayı değil, sevilmeyi isterler. Kişisel mutluluğun bütün kaynaklarından belki en büyüğü, kendini zorlamadan, içinden gelerek insanlardan hoşlanmaktır.

Mutluluğun sırrı şudur: İlgilerinizi olabildiğince genişletin; sizi ilgilendiren şeylere karşı tepkilerinizin düşmanca değil, olabildiğince dostça olmasına bakın.

Olaylar, ancak onlara ilgi duyarsak deneyimlerimiz haline gelirler, yani bizi ilgilendirmiyorlarsa, onlardan hiçbir şey elde etmiyoruz demektir.

Dünya, belirli bir sıra gözetilmeden serpiştirilmiş hoş ve hoş olmayan şeylerle dolu bir pazar yeridir.

Boş zamanları akıllıca doldurabilmek, uygarlığın son basamağıdır ve günümüzde pek az kimse bu basamağa ulaşmış durumdadır.

Olağanüstü bir karar verme yetisine sahip olanlar dışında, insanların çoğu, emirler sert olmamak koşuluyla, kendilerine ne yapacaklarının bildirilmesinden hoşlanırlar.

İşi çekici yapan temel iki öğeden birincisi ustalık göstermeye, İkincisi de yapıcı olmaya olanak verir.

Olağanüstü ustalık kazanıp bu hünerini rahatça gösterebilecek duruma gelinceye ya da artık daha fazla ilerleyemeyeceğini anlayıncaya kadar herkes işini yapmaktan zevk duyar.

İyi bir işin, insanı mutlu kılmak bakımından hünerden üstün olan yapıcı olma öğesi vardır. Çoğunda değil, ama bazı uğraşılarda iş tamamlandıktan sonra ortaya anıt gibi bir yapıt çıkar.

Uygun ve değişmez bir amaç, yaşamın tamamını mutlu kılmaya yetmez, ama mutlu bir yaşam için vazgeçilmez bir koşuldur. Bu amaç da, en başta insanın işinde bulunur.

Mutluluk isteyen, hayattaki temel ilgilerine ek olarak birçok yedek ilgilere de sahip olmalıdır.

Her uygar kadın ve erkeğin, solmasından ya da yırtılmasından korktuğu bir fotoğrafı vardır sanırım. Böyle bir korkudan kurtulmama en iyi çaresi bir tek fotoğrafa değil, bir galeri dolusuna sahip olmaktır.

Mutlu insan dış dünyada yaşar; özgür sevgileri ve geniş ilgileri vardır; mutluluğunu bu ilgilerden, bu sevgilerden ve bunların onu başkaları için sevimli ve ilgi çekici yapması gerçeğinden sağlar. Sevilmek mutluluğa neden olabilir, ama sevilmek isteyen mutlaka sevilecek değildir.