Yayımlandığı günden bu yana çok satanlar listelerinden inmeyen Çok Yönlü’de David Epstein profesyonel atletlerden Nobel Ödülü sahiplerine kadar onlarca başarılı insanın yaşamlarını inceleyerek, erken uzmanlaşmanın kural değil istisna olduğunu kanıtlıyor. Küçük yaşta sazı eline almaktansa farklı konularla ilgilenerek yolunu geç bulanlar daha yaratıcı oluyor ve tek alanda uzmanlaşmış kişilerin göremedikleri bağlantıları daha kolay kuruyor.
Pek çok uzman, bir beceri geliştirmek, bir
enstrüman çalmak veya kendi alanına liderlik etmek isteyen herkesin erken
başlamasını, yoğun bir şekilde odaklanmasını ve mümkün olduğunca çok saat odaklanmış
pratik yapmasını savunuyor. Hatalarla uğraşırsanız veya gecikirseniz, avantajlı
bir başlangıç yapan insanları asla yakalayamayacağınız
düşünülür. Ancak, profesyonel sporculardan Nobel ödüllülere kadar dünyanın en iyi performans gösterenleri üzerine yapılan araştırmalara daha yakından
bakıldığında, erken uzmanlaşmanın kural değil istisna olduğu ortaya çıkıyor.
David Epstein dünyanın en başarılı
atletlerini, sanatçılarını, müzisyenlerini, mucitlerini, tahmincilerini ve
bilim adamlarını inceledi. Çoğu alanda - özellikle karmaşık ve öngörülemez
olanlarda - uzmanların değil, çok yönlülerin mükemmel olmaya hazır olduğunu
keşfetti. Çok yönlüler genellikle yollarını geç bulurlar ve tek bir ilgi
alanına odaklanmaktansa pek çok ilgi alanını dengelerler. Ayrıca daha yaratıcı,
daha çevik ve daha uzmanlaşmış akranlarının göremediği bağlantılar
kurabiliyorlar.
Tüm kapıların kilidini
açacak bir ana anahtar yoktur.
Tiger Woods, yoğunlaştırılmış uygulamanın
miktarının başarıyı belirlediği fikrini ve uygulamanın mümkün olduğunca erken
başlaması gerektiği fikrini sembolize etmektedir. Hepimizin karşılaştığı
zorluk, aşırı uzmanlaşmayı giderek daha fazla teşvik eden, hatta talep eden bir
dünyada çeşitli deneyimlerin ve disiplinler arası düşüncenin faydalarını nasıl
koruyacağımızdır. Tiger Woods'un erken gelişmişliğine ve amacının netliğine
sahip bireyler gerektiren alanlar olduğu kuşkusuz doğru olsa da, karmaşıklık
arttıkça - teknoloji dünyayı her bireyin yalnızca küçük bir parçasını gördüğü
birbirine bağlı sistemlerin daha geniş ağlarına döndürdükçe - daha fazla Roger
Federer’lere ihtiyacımız var: Geniş bir başlangıç yapan ve
ilerledikçe farklı deneyimleri ve bakış açılarını benimseyen insanlar. Çok
yönlü olan insanlar...
Erken ve dar bir şekilde odaklanma baskısı, sporun çok ötesine geçer. Bize çoğu kez, dünya ne kadar rekabetçi ve karmaşık hale gelirse, onu keşfetmek için hepimizin o kadar uzmanlaşması (ve ne kadar erken başlamamız) gerektiği öğretilir. En iyi bilinen başarı simgelerimiz erken geliştikleri için yükselmiştir - klavyede Mozart, diğer türden klavyede Facebook CEO'su Mark Zuckerberg.
Karmaşık, birbirine bağlı, hızla değişen bir
dünyada iyi bir araç nadiren yeterlidir. Tarihçi ve filozof Arnold Toynbee'nin
teknolojik ve sosyal değişim çağında dünyayı analiz etmeyi tarif ederken
söylediği gibi, "Hiçbir araç her yerde yeterli değildir."
Bir öğrenci yanlış cevabından ne kadar emin olursa, daha sonra doğru cevabı öğrendiğinde bilgi o kadar iyi kalır. Büyük hataları tolere etmek, en iyi öğrenme fırsatlarını yaratabilir. İpuçlarıyla eğitim kalıcı bir öğrenme sağlamaz. İpuçsuz eğitim yavaş ve hatalıdır.
Mücadele hatalarla beraber gerçektir ve hatalar gerçekten faydalıdır. "Tıpkı
hayattaki gibi, telafi etme de öğrenme yolculuğuna dahildir." Ve öğrenme ne
kadar zor olursa, o kadar çok öğrenirsiniz.
Çocuklara biraz erken okumayı öğretmek
kalıcı bir avantaj değildir. Bunun yerine okuduklarının ne olabileceğini
anlamak için onlara bağlamsal ipuçlarını nasıl arayacaklarını ve bunlarla nasıl
bağlantı kuracaklarını öğretin. Arzu edilen tüm zorluklarda olduğu gibi, sorun,
derin öğrenmenin yavaş olmasıdır. Araştırmacılar, "en yavaş büyüme, en
karmaşık beceriler içindir" diye yazar.
'Kazananlar asla pes etmez ve pes edenler asla kazanmaz' gibi uyarılar, iyi niyetli olsalar da, aslında son derece kötü bir tavsiye olabilir. Michael Levitt, kendi en önemli becerilerinden birini, daha iyi bir uyum için bir projeyi veya bütün bir çalışmayı adeta bir safra gibi atabilmesi olarak tanımlar.
2018 Kış Olimpiyatları'nın son haftasonunda,
2006 yılı gümüş madalyalı artistik patenci Sasha Cohen, emekli sporculara bir
tavsiye yazısı yazdı. "Olimpik sporcuların yaşam kurallarının spor
kurallarından farklı olduğunu anlamaları gerekiyor" diye yazdı.
"Evet, her gün tek bir genel hedefi gerçekleştirmeye çalışmak, cesaret,
kararlılık ve dayanıklılığa sahip olduğunuz anlamına gelir. Ancak kendinizi
zihinsel ve fiziksel olarak bir araya getirme yeteneği sizi bekleyen yeni zorluklardan
farklıdır. Öyleyse emekli olduktan sonra seyahat edin, bir şiir yazın, kendi
işinizi kurmaya çalışın, biraz geç saatlere kadar dışarıda kalın, net bir nihai
amacı olmayan bir şeye zaman ayırın."
Steven Naifeh'in Van Gogh’un hayatıyla
ilgili dediği gibi, biriken çeşitli deneyimlerle bazı "tanımlanamayan
sindirim süreci" meydana gelir. Bu süreçte kişi aslında hazırlandığından
habersizdir.
Her kara atın yeni bir yolculuğu, ancak
ortak bir stratejisi vardır. "Hepsi kısa vadeli planlamayı uygular, fakat uzun
vadeli planlamayı her biri uygulamaz." Uzaklardan mükemmel uzun vadeli
vizyonerler gibi görünen insanlar bile genellikle yakından bakıldığında kısa
vadeli planlamacılardır. Nike'ın kurucu ortağı Phil Knight'a 2016 yılında uzun
vadeli vizyonu ve şirketi kurarken ne istediğini nasıl bildiği sorulduğunda,
aslında profesyonel bir sporcu olmak istediğini söylemiştir. Ama yeterince iyi
değildir, bu yüzden sadece sporla uğraşmanın bir yolunu bulmaya çalışmıştır.
Ayakkabılarla uğraşan ve daha sonra kurucu ortağı olan bir kolej koçunun
altında pistte koşmuştur. "Lisede ikinci sınıftan itibaren ne
yapacaklarını tam olarak bilen insanlar için üzülüyorum" demiştir.
Knight, anılarında "hedefler koymada pek bir şey olmadığını" ve yeni
ortaya çıkan ayakkabı şirketi için ana hedefinin, öğrendiklerini bir sonraki
girişimine uygulayabilecek kadar hızlı başarısız olmak olduğunu yazmıştır. Aldığı
dersleri yolculuğunda uygulamaya devam etmiştir.
Kim olduğumuzu daha önce değil, sadece yaşayarak öğreniyoruz.
Aktiviteleri, sosyal grupları, bağlamları,
işleri, kariyerleri örnekleyerek ve ardından kişisel anlatılarımızı yansıtarak
ve düzenleyerek yaşam boyunca eşleşme kalitesini en üst düzeye çıkarırız. Ve bu
döngüyü tekrar etmek gerekir. Yaparak, yeni aktiviteler deneyerek, yeni ağlar
kurarak, yeni rol modeller bularak olasılıkları keşfederiz. Kim olduğumuzu
teoride değil pratikte öğreniriz. İşte bu yüzden: "Önce harekete geçin,
sonra düşünün."
Kişi denemediği sürece ne yapabileceğini
bilemez. Bir şeyler denemek, yeteneğinizi bulmak için cevaptır. Sorun,
çözücünün uzmanlığınızdan ne kadar uzaksa, çözme olasılığınız o kadar artar.
Bazen öğrenmek, deneyimi tamamen bir kenara bırakmayı gerektirir.
Bilgi iki ucu keskin bir kılıçtır. Bazı
şeyler yapmanıza izin verir, ancak aynı zamanda yapabileceğiniz diğer şeyler
için sizi kör eder.
Her zaman alanınızın dışında okuyun ve her
gün bir şeyler okuyun. Çoğu insan, "Benim alanımın dışında okumaya vaktim
yok" diyor. Hayır, zamanınız var ve bu çok daha önemli. Alanınız dışında
okudukça dünyanız daha büyük bir dünya haline gelir ve belki de bir gün bağlantıyı
kuracağınız o an gelir.
Kendinizi dünkü kendinizle kıyaslayın, siz
olmayan gençlerle değil. Herkes farklı bir hızda ilerler, bu yüzden kimsenin
sizi geride hissettirmesine izin vermeyin. Eğer tam olarak nereye gittiğinizi
bile bilmiyorsanız, kendinizi geride hissetmek size yardımcı olmaz.
Fikirler gerçekten kaybolmaz, faydalı
olduklarında yeniden etkinleşirler. Fikrilerin yeniden oluşması bir gorille
güreşmek gibidir: Gorille güreşmeyi siz yorulduğunuzda bırakmazsınız, goril
yorulduğunda bırakırsınız.
Bu içeriği David Epstein’in “Range: Why
Generalists Triumph in a Specialized World” adlı kitabını orijinal dilinde
okuyarak hazırladım. Dilerseniz kitaptan yaptığım alıntılardan oluşan blog
içeriğine buradan
ulaşabilirsiniz.