Barış Özcan'ın videosunda önermesinin ardından şimdiye kadar pek çok kez kitapçıda gözüme takılsa da almayı düşünmediğim Stefan Zweig'in Satranç adlı kitabını içinde bulunduğumuz şu Korona günlerinde okumaya başladım. Sadece kısa olmasıyla alakası olmayan bir şekilde akıcı bir dil ve merak uyandıran bir hikaye ile bir çırpıda bitirdim. Kitaptan geriye bakın neler kaldı...
Rastlantı sonucu eline
geçidiği bir kitapla satrancın inceliklerini öğrenerek bu oyunu bir tutkuya
dönüştüren ve giderek bu tutkusu yüzünden beyin hummasına yakalanan Dr. B.'nin
öyküsüdür görünüşte Satranç. Ama derinlerde bir veda mektubudur aslında. Stefan
Zweig'ın Brezilya'da sürgündeyken yazdığı ve Şubat 1942'deki intiharından
birkaç ay önce tamamladığı Satranç, Avrupa kültürünün nasyonal sosyalist
tehlike altında yok oluşuna işaret eder. Avrupa kültürüne elveda derken yaşama
da veda etmeyi seçen Zweig'ın son yapıtı Satranç, gerilimli kurgusu ve
kahramanın ruhsal gelgitlerinin işlendiği dokusuyla, kısa ama her bakımdan
etkileyici olağanüstü bir uzun öyküdür.